Devletçe ve milletçe yönümüzü muhasır medeniyetler yerine İran, Suudi Arabistan vs. gibi ülkelere çevirdiğimiz son günlerde, bilişim politikalarında da bu etkiyi görebiliyoruz. Dünya’nın bir yerlerinde insanlar bilginin akışını hızlandırmanın yolarını ararken bizler yasaklamanın yolarına bakıyoruz. Yasakçılığın ve sansürcülüğün internete girmesi belki de “medeni” devletler arasında (yukarıda örneklediğim türden, geleceği olmayan, ileride birilerinin etinden sütünden faydalanmak için yok edeceği devletleri saymıyorum) ilk bize nasip oldu. Maşallahımız var. Bugün de başladığımız o süreci Google Groups’u da kapatılanlar listesine ekleyerek kutluyoruz.
İlk wordpress’in kapatılmasıyla hayatımıza girdi internette sansür. Güya birine hakaret ediliyormuş da, WP ilgili yazıları kaldırmamış da. Sonuç, tam bir fiyasko. Belki de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendimi en ezik hissettiğim zamanlardan birisidir. Çünkü; yasak çok basit bir DNS değişikliğiyle bile delinebiliyordu. İkincisi bütün dünya bizimle alay ediyordu. Allahtan, yurtdışında değildim ve yabancıların bizimle nasıl eğlendiklerini görmedim.
Yasağın “ortaokul çocukları” tarafından bile kolayca delinebiliyor olması hukukçular açısından tamamen farklı, doktrinel bir konu olarak ele alınmalıdır. Çünkü bu Türk Devleti’nin ve onun adaletinin kendi vatandaşlarının gözünde itibar kaybetmesine yol açmıştır. Devlet bir yasak koyuyor ve bunun neredeyse hiçbir bağlayıcılığı yok. Bu durum sorgulanması gerekirken, tam aksine, ısrarla devam edildi. Nitekim, youtube’u yasaklamak neredeyse hakimerimiz/savcılarımız arasında bir hobiye dönüştü. Aynı gün içinde on defa kapatılıp tekrar açıldığı oldu (bir reklamı aklıma getirdi, aç kapa artema) Tabi bunlar da tıpkı öncekiler gibi devletin itibarını sarsmaktan, toplum olarak bizleri küçük düşürmekten öteye bir işe yaramadı. Sorun nerede mi?
Aslında sorun, hayatında bir saat bile internet kullanmamış (belki de hiç kullanmayacak) olan bir hakimin ya da savcının olayı kendi koşullarından soyutlayarak (suçun gerçekleştiği alanın internet olmasını gözardı ederek) uygulanmasının mümkün olup olmadığını dahi bilmediği cezalar vermesi. Belki sözkonusu hakimler ya da savcılar da kendi işini yasalara uygun olarak yapıyorlar ve ortaya böyle sonuçlar çıkıyor ama sonuçlar da ortada. Peki yapılması gereken nedir? Yapılması gereken, bi zahmet kurulların toplanarak internet için uygulanabilir yasalar yapması, aksi takdirde insanlık bizimle daha çok eğlenecek.
Umuyorum ki yetkililer bu konuya duyarlılık gösterecekler ve kriz çözülecek. Yoksa bilgi toplumuna giden dünyada bilgiden yoksun bir toplum olarak kalacağız ve yıllar sonra insanlar bizi “interneti yasaklamaya çalışanlar” olarak neşe ile anacaklar.