Bütün insanlık için ortak bir dil yaratma ve onu konuşma çabası aslında çok yeni bir olgu değil. Bu konuda zamanında ciddi çalışmalar da oldu. Belki de bunlar arasında en çok ses getirenlerinden biri de Esperanto’ydu. Ancak bütün desteğe, çabaya rağmen Esperanto’yu ortak dil olarak konuşan, öğrenmeye çalışan ya da en azından öyle gören ya da görmek isteyen çok çok az insan var halen. Ancak ortak dil konusu halen umutsuz vaka değil. Yıllarca İspanyolca sandığım ama daha sonra başka bir dil olduğunu öğrendiğim bir dil olarak Interlingua bu konuda umut vaadediyor.
Aslında yapay dil (artifical language) kavramıyla ilk tanışmamız 1879 yılında oldu. Johann Martin Schleyer (bir Katolik Rahibi) Volapük adında bir yapay dil geliştirdi. Bu dil daha çok İngilizce ve Latin dillerinin karışımı gibiydi. Zaten çıkış amacına bakacak olursak da Schleyer “Tanrı’nın insanlık için ortak bil dil yaratması” için kendisine ilham vermesi sonucu böyle bir dil çıkardığını iddia ediyor. Bu çıktığı zamanlarda bayağı da ciddiye alınıyor. On sene içerisinde konuyla alakalı 25 dilde 316 öğretici kitap basıldı. Ancak yerini tam bu popülerliğini yaşarken ortaya çıkan Esperanto’ya bırakmak durumunda kaldı.
Volapük’den birkaç yıl sonra (1887) Zamenhof Esperanto’yu geliştirdi. Kelime anlamı olarak “umut” manasına gelen Esperanto, Hint-Avrupa dilleri arasında sayılabilir. Ancak, morfolojisi Macarca, Türkçe gibi bitişken dillere benzer. 1,6 milyon kişinin bu dili konuşabildiği iddia edilmektedir. Sözcük dağarcığı daha çok Hint-Avrupa dillerinden gelmektedir.
Esperanto hiçbir ülkenin resmi dili olmamıştır. Ancak 20. yüzyılın başlarında Neutral Moresnet adında dünyanın ilk Esperanto konuşan devletini kurma planları vardı. Ancak 1968 yılında kendisi de yapay bir ada üzerine kurulu olan Rose Island, Esperanto’yu resmi dil olarak kullandı. Bir aralar da Çin’de 1911 Xinhai’in etkisiyle Çince’yi Esperanto’yla değiştirme fikirleri vardı ama o da tutmadı.
Esperanto’nun belki de en büyük zayıflığı, her nekadar insanlığın ortak dili olmak iddiasında olsa da herhangi bir Hint-Avrupa dilinden çok da farklı olmaması. Bu yüzden yeni bir dil öğrenme çabası içerisine giren bir kişi yapay bir dil yerine halihazırda kullanılmakta olan Avrupa dillerinden birini tercih ediyor.
Ve, tıpkı herhangi bir Batı Avrupa dilinin ortak dil olması gibi, anadili Avrupa dillerinden biri olan biri bu dili çok daha kolayca öğrenebiliyor. Yani Esperanto’nun ortak dil olması Avrupalı olmayan biri açısından nedeyse hiçbir fark yaratmazken Avrupalı birisi için ekstradan bir çaba gerektiriyor.
Interlingua
Gelgelelim Interlingua’ya. İlk olarak 1951 yılında International Auxiliary Language Association (Uluslararası Yapay Dil Derneği – IALA) tarafından tasarlanmıştır. Basit bir gramer altyapısı üzerine gerçek dillerde (İspanyolca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca vs.) kullanılan kelimelerin oturtulması şeklinde kurgulanmıştır. İlginçtir, birçok insan (ki bu sayı yüz milyonlarla ifade edilmektedir) bu dili herhangi bir çaba sarfetmeden anlayabilmektedir.
Çıkışına bakacak olursak, aslında IALA yeni bir dil tasarlamayı düşünmüyordu. Sadece mevcut diller arasından hangisinin ortak dil olmaya en yatkın dil olabileceği üzerine bir araştırma/inceleme çalışması başlatmıştı. On yıl kadar süren araştırmalar sonucunda organizasyon, kendi ortak dilini deklere etti. Bu dilin diğer yapay dillere göre en büyük avantajı yeni tasarlanmış sözcükler yerine doğal bir dağarcık (vocabulary) kullanıyor olmasıydı. Aslında ilk yıllarda dağarcığın da yapay bir temele dayanması savunulurken zaman içerisinde doğal bir dağarcığı savunanlar kazandı.
Interlingua dilindeki ilk yayın organı 1952 yılından 1980’e kadar yayında kalan Spectroscopia Molecular isimli bir bilimsel gazete idi. Daha sonra 1954 yılında Washington DC’deki İkinci Dünya Kardiyoloji Kongresi’nde (Second World Cardiological Congress) kullanıldı. İlerleyen yıllarda dokuz ayrı tıp kongresinde kullanıldı. Kısacası, 1950 den 1970’lere kadar birçok bilimsel yayında kullanıldı. Günümüzde Interlingua birçok alanda çok sık olarak kullanılmaktadır. Birçok ülkede Interlingua komüniteleri kuruldu, birey ve şirket düzeyinde birçok kişi bu dili öğretmeye başladı ve birçok alanda iletişimde dil bariyerinin aşılmasını sağladı.
Bugüne kadar birçok yapay dil türetilmişti ama yukarıda saydığım üçü şu ana kadar en çok ilgi ve talep görenler olmuştu. Bunlar arasından birgün insanlığın ortak dili olacağına inanılan Esperanto bile önemini yitirmişti ki Interlingua denen birşey çıktı ortaya. Yapay diller arasından hiçbi bukadar çok kişi tarafından benimsenmemiş ve kabul görmemişti. Bu özelliğini de basit gramerine ve gerçek kelimelere dayanan dağarcığına borçluydu. Bu yönleriyle Interlingua öğrenilmeye ve incelenmeye değerdir.
Interlingua öğrenmek için gereken dökümanları buradan edinebilirsiniz.
Kardeş, bu yazı çok güzel olmuş yahu. Okulda Latince bilen biriyle tanışmıştım, Esparanto’yu da daha önceden duymuştum ama bunu ilk defa senden öğrenmiş oldum. Hemen http://www.interlingua.com/ adresinden baktım. Benim gibi dil öğrenmeye tembel biri için zor ama yine de ilgimi çekti.
Bizi bilgilendirdiğin için ‘gratias’!
Saluton!
Ne forgesu, ke Espertanto estas la plej populara kaj la plej vaste uzata helplingvo. Serch informoje en http://www.esperanto.net
Bondezirojn al vi kaj viaj legantoj!
Teşekkür ederim İsmail bir faydamız oluyorsa ne mutlu bize. Ama http://www.interlingua.com/ dan da görmüşsündür, ana sayfa başka bir dilde olmasına rağmen büyük ölçüde anlaşılıyor. İşte budur Interlingua’yı güçlü yapan.
bilgi için teşekkürler.çok karmaşık gözüküyor.ama yinede öğrenmek isterim.