Halk arasında yaygın olan bir inanışa göre, ölenin arkasından konuşulmaz. Günahmış, ruhu incinirmiş vs. imiş. Günümüzde bu inanışa herkes katılıyor olsaydı, inanıyorum ki tarih diye bir bilim hiçbir zaman varolmazdı. Çünkü bir tarihçinin hakkında konuştuğu herkes ölüdür zaten.* Onun için ölülerin arkasından gönül rahatlığıyla konuşabileceğimi düşünüyorum. Bu kısa yazıda geçenlerde ölen Amerikan popüler kültürünün, başta kendi ülkesi olmak üzere tüm Dünya alt sınıflarına örnek olarak dayattığı bir ikondan, Michael Jackson’dan bahsetmek istiyorum.
Aslen bir Zenci** olan Jackson teninin renginden utanıp, ameliyatla beyaz olmuştur. (Nasıl bir ameliyattır bu, derisini soyup çamaşır suyuna mı koymuşlar?) Amerika’da Zenciler’e karşı süren ırkçılık ve yüzyıllar süren bir mücadeleden sonra birtakım haklar kazanılmasının ardından, bir Zenci olarak popüler olan bir kişinin gidip “rengini aldırması” belki de ABD’de yüzyıllar süren ırkçılık karşıtı mücadeleye indirilmiş en ahlaksız darbedir. Şahsen ben ABD’de yaşayan bir Zenci olsam, kaldıramazdım, sırf bu beyazlama olayı yüzünden.
Sanatıyla hiçbir topluma hiçbir katkısı olmayan bu kişinin adı defalarca çocuk tacizi vakalarına da karıştı. Bu adamı da badem gözlü ilan etti ya medya, hiçbirşey demiyorum.
Arkasında kökeninden tiksenme ve çocuk tacizi iddiaları dışında hiçbir şey bırakmamış olan bu insana üzülenleri gördükçe tüylerim diken diken oluyor. Tıpkı rengi alınmış suratına baktığım zaman hissettiklerim gibi. Artık zevkler gibi hüzünlerin ve sevinçlerin de popüler dayatmalarla belirlendiği bir dünyada bu ölümün ardından üzülen insan bulmak çok zor olmaz herhalde.
Ölümü benim için hiçbirşey ifade etmiyor. İnsan olarak bile üzül(e)müyorum. Tıpkı yaşarken yoksaydığım gibi.
Dipnotlar
____________________________________
* Bu motafor aslen Nihat Genç’e aittir.
** Bir de “Zenci” sözcüğünü kullanmayı ırkçılık sayan bir taife mevcut ki bu durum sinirlerimi geren unsurlardan biridir. İngilizcedeki “negro” sözcüğünü (ki hakaret içeren aşağılayıcı bir sözcüktür) Türkçe’ye “zenci” diye çevirip ardından da bu tanımın ırkçılık içerdiği için onlara “siyahi insanlar” denmesi gerektiğini savunan, sorularını, sorunlarını ve gündemlerini tamamiyle Amerika’dan ithal eden bu insanları kınıyorum. Bu ülkede eskiden beri Afrikalı siyah tenli insanlara “Zenci” denilir ve bu sözcük hiçbir aşağılama içermez. Bu sebeple ısrarla bu sözcüğü kullanacağım.
http://en.wikipedia.org/wiki/Michael_Jackson's_health_and_appearance
Maykıl Ceksın’ın davalarından seçmeler; (http://www.telegraph.co.uk/culture/music/michael-jackson/5643915/Michael-Jackson-events-that-led-to-child-abuse-trial.html adresinden [ç]alıntıdır)
1993 – A civil lawsuit is filed claiming Jackson sexually molested 13-year-old Jordan Chandler. Evidence is gathered, but the singer agrees to pay an undisclosed sum to settle the case before it goes to court. Estimates of the figure range anywhere from two million dollars (£1.1 million) to 50 million dollars (£27.8 million).
September 1994 – Santa Barbara District Attorney Tom Sneddon says two other boys also claimed they were abused by Jackson, but neither would testify against him. The case file is left open for the next six years.
November 2003 – More than 70 officers descend on Jackson’s Neverland ranch hunting for evidence that he had sex with 13-year-old cancer sufferer Gavin Arvizo. The singer returns to California after shooting a music video in Las Vegas and is arrested on suspicion of committing “lewd or lascivious acts” with a child under 14. He provides a 3 million-dollar (£1.7 million) surety for bail.
December 2003 – Tom Sneddon, the district attorney in Santa Barbara, announces that Jackson has been charged with seven accounts of child molestation and two counts of administering an intoxicating alcohol to a child for the purpose of committing a felony.
September 2004 – Further allegations surface that Jackson paid over £1 million to another young boy who claimed he was molested in 1993. A series of leaks purport to reveal details of the prosecution and defence case.
June 13, 2005 – Jackson cleared of all charges.
June 13, 2005 – Jackson cleared of all charges.
Lütfen her daim eleştirdiğimiz medyaya, özellikle Amerikan medyası gibi manipülasyonu icad eden bir medyaya çok fazla güvenmeyelim… derim ben naçizane…
Bu noktada “cleared of all charges” kısmına bakıp, davaları sadece birer iddia sayıp, kişisel çıkarımlarımızın nesnel olmaması nedeniyle Amerikan adaletinin vermiş olduğu kararları sorgulamamış olalım.
“Rengini aldırma” mevzusunda ne demeli?
Sevgili Süleyman,
Her daim rahatsız olma özelliğinden vazgeçemezsin sen.
Bildiğim kadarıyla “beyazlama” dalgası kullanılan bir ilaçtan oluyor. Sudanlı bir amca da benzerini yapmış ama istemeyerek yapmış, hatta ilaç şirketini dava etmişti (ilacı bir rahatsızlığı için kullanmış ve yan etki olarak deri rengi değişmiş). Michael Jackson da zamanında “valla hastalıktan oldu, yoksa beyazlamak gibi bir derdim yok” demişti (tabi yalan söylemiş de olabilir; bilemem). “Pedofili” meselesinde kendisine açılan davalardan beraat etmişti (gerçi yargı sürecinde ne olmuştur, örtbas edilen bir şey var mı bilemem). Ama “Arkasında kökeninden tiksenme ve çocuk tacizi dışında hiçbir şey bırakmamış olan bu insan” sözlerin komik kaçmış. Adam kendince bırakmış bir şeyler. İkonu olduğu kültüre kendince eserler bırakmış. Smooth criminal bırakmış. They don’t really care about us bırakmış. Thriller bırakmış. Bad bırakmış. Black or white bırakmış. Dans figürleri bırakmış. Moonwalk bırakmış. Sana bana bırakmamış ama sevenine bırakmış. Bıraktıklarını beğenmemek başka, “hiçbir şey bırakmamış” demek başka bir şey. Bence sevmesen de takdir etmen gerek. Adam öldüğünde millet çıldırdı diye tiskinmemen (tiskinmek Malatya kelimesidir) gerek.
Ama diyorum ya Süleyman, bazı hususlarda fazla keskin düşünüyorsun. Gözlerinden öperim, bu comment’i yayınlamazsan küserim.
Sayın Ahmetaslan,
Şeytan diyodu yayınlama şu komenti de neyse :)
Rahatsızım, böylelerinden rahatsızım. Zaten sağ taraftaki sözcük bulutuna bakarsan en kabarık olanı “eleştiri”dir. Arkasından konuşmak için ölmesini beklediğim insanlar var bu dünyada. Ölmesini bekliyorum çünkü bunların belki hayattayken düzelme eğilimi gösterebilir diye düşünüyorum ancak ölünce artık değişecek bir tarafı kalmıyor. Gerçi, maykıl ceksın ne yapsan düzelmezdi ama yine de blogda bahsetmek istememiştim. Sonra facebook ta dandik dundik şarkılarını görünce dellendim, veryansın ettim :)
Sevgili Süleyman,
Seninkine benzer bir olayı sene 98-99 gibi Barış Manço için yaşamıştım. Hazırlıkta teneffüslerde okul hoparlörlerinden bangır bangır gülpembe çalarlardı. Zorla adamı anma meselesi. Ben her teneffüste andım. “hay … zihniyetinizi …” diye andım. Adamı değil tabi. Her teneffüste Manço çalanları.
Sevgilerle.
Bu yazının Barış Manço’yla ilgili versiyonunu da sana bilahare göndereyim :) ben yazmadım ama içeriğine büyük ölçüde katılıyorum.
Ahmet arkadaşım,
Hislerime tercüman olmuşsun, teşekkür ederim…
Orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak büyüyen bendeniz, M.J’in üretimlerinden epeyce nasiplendim. Bu nasibi hayra mı yormak lazım bilinmez -allaa şükür o kadar da anormal değilim:)- ama çocukluğumu gözden geçirince bende iz bırakmış olduğunu belirtebileceğim şahıslardandı…(Örnek, kardeşim 6 yaşındaydı, MJ klibi izlerdik -sanırım pop saati programı falandı- kardeşim MJ’ı çok severdi, ben de kendisiyle dalga geçerdim: Nilay, Maykılı seviyo… diye, kardeşim gerçekten seviyor olacak ki üstüme saldırırdı, utanıp!)Amerikan emperyalizminin doruk noktasında olduğu dönemin ikonu olan bir sanatçının tee Anadolu’daki küçük bir kızın çocukluk anılarında yer etmesi de ne içli bir durum!
Dünyada nefret edecek birçok kişi ve birçok şey var. Ama MJ olsa olsa acınacak biri olabilir. Küçük yaşta başlayan müzik endüstrisi cenderesinde sıkışıp, belirli bir yaştan sonra tezahür eden psikosomatik hastalıkların da etkisiyle kafayı hepten sıyırarak süren ve nasıl bittiği anlaşılamayan bir yaşam… Bu hikayeye tezat olarak oldukça başarılı bir şekilde süren müzik kariyeri, yaratıcı bir dansçılık ile bezeli olağanüstü bir görsellik…
Bence huzur içinde uyusun, zaten varsa bir hesap verme durumu, verecektir epeyce…
MJ’ın ölümü ile ilgili ilginç bir diğer nokta da güzel medyamızın (özelde tvnet gibi kanalların) bu ölümü “regaip kandili” ile ilişkilendirerek, “mübarek insanmış” noktasına taşımasıdır!
Görüldüğü üzere dünya böyle bir yer, MJ sadece bir vesile…Uğurlar olsun.
Merhaba Cansu,
Dünya’da nefret edilecek insanların sayıları konusunda haklısın, ayrıca MJ’ın acınacak biri olduğu hususuna da katılıyorum. Tabi sebepli sevenleri (mesela dansçı kişiliğini ön plana çıkarmışsın) eleştirmiyorum ama normal zamanda haberi olmayıp da ölünce “ahan da bir badem gözlü daha…” diye yaklaşanlaradır asıl tepkim. Ha, bu adamı sevmezdim o işin bir başka boyutu.
Ayrıca “Amerikan emperyalizminin doruk noktada olduğu” gibi bir ifade kullanmışsın. Esasen o “limit sonsuza giderken…” diye hesaplanacak bir matematiksel ifadedir ve her an devam etmektedir :)
Yorumların için çok teşekkür ederim, sitemi şenlendirdin ;)
[eskiden misafirliğe gitmenin dijital versiyonu olarak birbirinin blogunu ziyaret etmekten sözedebilir miyiz? Bak bu başlı başına bir blog yazısı konusu :)]
MJ beyazlaşmaya çalışmamıştır, kendisi ileri düzeyde bir Vitiligo hastasıydı. Konuyla ilgili ayrıntılı bir videoyu izlemek istersen: http://www.youtube.com/watch?v=B6xJlyJgfS8
Sanata ya da topluma bir katkısı olmadığı noktasına ise hiç katılamayacağım, MJ bu gezegene gelmiş en muhteşem birkaç insandan biridir kanaatimce. Tabii bu tür değerlendirmelerde kişisel zevkler her zaman ön planda.
Sen yine de biraz araştır MJ’yi. Biraz off the wall, thriller, bad albümlerini dinle. Biraz değişir belki fikrin :)